19 Kasım 2017 Pazar

JUSTICE LEAGUE / FİLM İNCELEMESİ

Herkese uzun bir aradan sonra merhaba! Uzun bir aradan sonra bugün yeniden bir film incelemesiyle karşınızdayım. Bugün sevgili dostum Deniz ile gerek parasızlığın getirdiği zorunluluk gerekse içimizdeki sanat aşkından ötürü sabah on civarı sinemada yerlerimizi aldık.

Batman v Superman Dawn of Justice faciasından sonra (Bruce, sweety, I'm so sorry) bu filmi açıkçası bu kadar keyifle izleyeceğimi düşünemiyordum. Sabahın köründe yollara dökülmemize karşın gerçekten gittiğime değer bir film oldu. Hazırsanız Mügeri Cıvaoğlu ile kültür kuşağına başlayalım.

Yazı oldukça spoiler içeriyor, sevmem derseniz izleyip gelin. 

Filmimiz iyilerle dost kötülerle düşman temiz yüzlü arkadaşımız Clark Kent ve acı sahneleri ile başlıyor. Bir önceki filmde hakkı rahmetine kavuşmasından ötürü filmin ilk sahneleri bence oldukça duygusaldı. Amy Adams'ı izlediğim yetmiş filmin altmış beşinde gördüğüm için o duygusallığım kısa sürede silindi tabii ama olsun.


Ah temiz yüzlü çocuğum nasıl kıydılar sana kalkan eller kırılsın be.


Her neyse yaşadığım kısa üzüntüden sonra Batman'i görmemle keyfim yerine geldi tabii. Filmin ilk yarısı kısaca ekibin nerelerde olduğundan, neler yaptığından bahsederek geçti.

Parti kur oy verelim öl de ölelim Wonder Woman.


Filmin ilk sahnelerinde ekibin nerede olup neler yaptıklarından kısaca bahsettiklerini söylemiştim Açıkçasını genelde çam yarması erkek süper kahramanların birilerini alt etmesini izlerken Wonder Woman'ı böyle görünce oldukça etkilendim. Bilindiği üzere sinema filmleri genelde güçsüz kadınlar ve onları kurtarmayı bekleyen erkek kahramanlar üzerine kurulu olduğu için böyle şeyleri gördükçe seviniyoruz maalesef ki. 


Off, Ben Affleck'i böyle gördüğüm zaman aklıma direk Gone Girl ve oynadığı vasıfsız karakter Nick Dunne geliyor. Superman'in ölümünden yasa girmiş zaten, ülkenin başı belada kıyamet de yaklaşıyor diye kendisi girdiği bütün işleri batıran enişte moduna girmiş, fıldır fıldır Aquaman'i arıyor. Sakallarını kesene kadar kendisini ciddiye alamadım maalesef ki. Eminim kendisi bunları okusa çok üzülürdü.


Sen; sevdanın gülü ah canım benim, sol yanım benim.. dhdfh Aha geldi Koray Avcı kılıklı Aquaman. Kendisi film boyunca en sevdiğim karakterlerden biri oldu. Ombreli saçlarının güzelliği bak deniz suyu saçlara yarıyor valla.



Barry Allen sweetie, I'm so sorry hakikaten. Ezra Miller dünyanın en sempatik insanlarından birisin ama gerçekten hiç gerek yoktu bu tarz şeylere ya fjdfh Perks of Being a Wallflower mı izliyoruz DC evreninde miyiz anlayamadım sayesinde. Film boyunca sergilediği şapşal tavır ortama ayrı bir hava katmış filmin ağır havasını biraz alıp eğlence eklemiş ama kendisi sergilediği bu tavırlarla Flash değil Flash bellek olmuştu. Herkes gider mersine ben giderim tersine hesabı sivilleri kurtarmayı bile zar zor becerdi.


Bruce kesti sakalları, çekti takım elbiseyi, oh bee işte bunlar sinemada görmek istediğimiz görüntüler. Bu gifi koymamın sebebi Spider-Man Homecoming filmindeki Iron Man ve Spider Man'in sahnelerine aşşşırı benzemesiydi. Ne sen Leyla'sın ne ben Mecnun be Flash, gene olmadı.


DC evreninde dünya hakikaten büyük bir tehlike altında. Steppenwolf denen pislik iş başında. Amazonları basıyor, Atlantis'i alt ediyor, dünyadaki son kutunun da peşinde. Bunlar bir araya gelirse neler olacak neler, uhuu. Her neyse caağnım Bruce ne yapıyor ediyor ekibi toplamayı başarıyor, başlıyorlar dövüşmeye.


Ah güzel yürekli Cyborg'um benim.

Filmde Clark Kent'çiğimiz hakk-ı rahmetine kavuştu demiştim ama adama mezarda da rahat yok maalesef. Bruce'cuğum ve yarasa kalbi bu vicdan azabına dayanamıyor. Batman sayesinde bizim Clark Kavak Yelleri Efe gibi yeniden diriliyor. Hakikaten de hemen tabuttan çıktığı gibi gözlerini açtı, hiç bu kadar kolay beklemiyorduk valla. Barry Allen sağ olsun verdi kutuya elektriği canlandı bizimki.


Good boy seni.



Off. Sen, ombreli, deniz tuzu görmüş saçların ve bu hayata dair taşıdığın umutsuzluk beni o kadar derinden etkiledi ki Aquaman fdhjf. İyi ki ejderhaları bırakıp atmışsın kendini sıcak sulara çok da iyi olmuş valla. Kendisi sayesinde ben bile acaba Cyborg kötü biri mi??? diye düşündüm. Bayılırım böyle filmleri türk dizileri haline getirmeye.

Superman'in Efe gibi yeniden dirilmesi, bizim ekibin hepsinin haysiyet yoksunu Steppenwolf'a karşı birlik olup savaşmaları, Barry Allen ve saçma sapan esprileri derken oldukça keyifli bir film izledim aslında. Zevkler oldukça şahsi tabii buna lafım yok ama Batman v Superman'de maalesef ki o kasvetten bayılacaktım onun üstüne bu film oldukça iyi geldi valla. 

Şimdilik benden bu kadar diyelim. Bir sonraki yazımda görüşene kadar hepiniz kendinize iyi bakın, programımıza hoş bir Ben Affleck görseliyle son veriyorum, hoşçakalın.



Büyük hatırın var bi sözünle yemin de bozulur tövbeler de, be.








11 Temmuz 2017 Salı

SPIDER-MAN HOMECOMING FİLM İNCELEMESİ, TONY STARK VE DAHA FAZLASI...

Herkese merhaba!  Bugün kitap yorumlarından farklı olarak başlıktan da anlaşılacağı üzere bir film incelemesi yapacağım. Hazırsanız lafı çok uzatmadan başlayalım.
Baştan bunu söylemek bayaa ayrımcılık yapmak olacak ama Marvel karakterlerinden en çok Spider Man'i sevdiğim için (tony stark, I'm so sorry sweetie dfhfd) ben bu filme tek kelime ile BAYILDIM! Çocukluğumdan beri Kanal D ekranlarında Spider Man'i türkçe dublajlı yaklaşık 75 defa izlediğimden ötürü bu sempatim sanırım. Peter Parker'ın kendi halinde bir lise öğrencisi iken örümceğin ısırması, birden böyle olaylara karışması oradan oraya ağlar atıp binalarda pıtı pıtı dolanması falan bana çok sevimli geliyordu valla dfhdfh
Ben böyle eğlenceli filmleri bayaa seviyorum ya. Hatta işin içine bir de Tony Stark girince, yapılan çoğu yorumun aksine bu film benim için tadından yenmez hale geldi dfkfdhf


Film ilk olarak Vulture (Michael Keaton) ve çetesinin olayı ile başlıyor, konuya değinmek spoiler olacak o yüzden bahsetmiyorum, daha sonraki sahnelerde Peter Parker ile karşılaşıyoruz, gerisi zaten olaylar olaylar jdfdh


Gerçekten bu Spider Man filmi için yapılabilecek en iyi seçimlerden biri Tom Holland olmuş. Filmde kendisi 15 yaşındaki Peter Parker'ı canlandırıyor, izlerken kendi kendime hakikaten bu kadar küçük yaşta mükemmel oyunculuk helal olsun dedim. Daha sonra eve gittiğimde kendisinin benden sadece bir yaş küçük olduğunu öğrenince kendime tekrar ve tekrar lanet ettim dfjfhdh 
Sima olarak kendisi bana Ansel Elgort efendiyi anımsattı ama Ansel bey Divergent Serisindeki canlandırdığı o antipatik karakterinden ötürü kendisinden kısa süreli nefret etmiştim. Tom Holland ve sempatik hareketlerini ise tam aksine baya baya sevdim. 


BAAAAABYY LEEET'S GET HIIIGHHH JOOOHN WAAAYNEEE!

NEEEEEDDD!! Dünyanın ennn sempatik film karakterlerinden biri, Peter Parker'ın ekürisi, sağ kolu djhdhds. Kendsinin filmde göründüğü her sahnede gülümsedim. Filmde olaylara katkısı hakikaten çok büyük, helal olsun sana koca yürekli geek çocuk jdhfdf 

Vee karşınızda CIVIL WAR III dfjfdh Gördüğünüz üzere Tony Stark orada burada fink atmaktan cebinde beş kuruş parasız kalmış, en son banka soygununa katılmış ve spider man ile saç saça baş başa kavga ediyor. 


Şaka şaka jhfdh Gönlümün efendisi bee beş kuruş parasız da kalsa Vulture efendinin çetesine katılmaz, gider spider man'in yardımına koşar. DEMİR KAPLAMA ALTIN YÜREKLİ ADAM GİBİ ADAM..


Hazırlan bir saate kapındayım 
Gidiyoruz ses etme 
Korktuğunun farkındayım 
Sana bir şey olmayacak
 Ben ve her şeyim yanındayım 
Hayat takviyem
 İklim değişikliğim
 Kalp ağacımın gölgeside
 Seninleyim 
Gece ateşim gündüz güneşim 
Taptığım ilk aşksın
 Gözleri yeşim sen ilk eşim
Sen en çok aşksın
Filmi yorumlamak için girdiğim gönderide nasıl Fettah Can şarkısıyla Robert Downey Jr'a aşkımı ilan ettim ben de bilmiyorum djdhdfhdf 
Off, her şey bir yana gerçekten Tony Stark'ın da filmde olması bence oldukça güzeldi. Peter Parker'ın toyluğuna yol göstermesi, başı sıkıştığında Selena gibi ortaya çıkması vs. oldukça keyifliydi. 

I wanna put you on repeat, play you everywhere I go, e e e everywhere I goooo!

Zendaya sana karşı bugüne kadar beslediğim sebepsiz nefret için senden çok özür dilerim ddhdfhfd Umarım bir gün bu blogu okur ve özrümü kabul edersin. Sana senelerce içten içe büyüttüğüm gereksiz nefret için çok pişmanım jdfhhfd Bella Thorne geri zekalısı ile arkadaş olmandan ötürü idi her şey. Zendaya'nın FİLMDEKİ GÖRÜNTÜSÜNE, HALİNE TAVRINA TEK KELİME İLE BA YIL DIM. Özellikle kölelikle ilgili bulunduğu atıf çok güzeldi kdkjdf Of keşke daha çok sahnede görseydim kendisini. O kadar çok amerikan teenage drama filmler izliyorum ki kendisini beş dakika içinde Peter Parker ile shiplemem kaçınılmaz oldu zaten. İçimdeki 16 yaşındaki kızı assssla dizginleyemiyorum assssla! Bunda filmdeki karakterlerden Liz'e ısınamamış olmamın payı büyük bence, o yüzden kendisiyle ilgili bi tane gif koymayacağım. Gudubet kız seni.


Captain America'nın Flaş TV reklamları gibi olduk olmadık sahnelerde ortaya çıkması dfhfdhdfh MUHTEŞEM MUHHTEŞEM. Filmin her yerinden eğlence akıyor resmen. 

Stan Lee'nin kendini gösterdiği sahne bile oldukça eğlenceliydi dfjhfdh Genel olarak benim her sahnesinde eğlendiğim oldukça keyifli bir filmdi. İzlerken hiç sıkılmadım diyebilirim. Ben filmin zamanlama ve kurgu hatalarına değinmeden kendisiyle ilgili sevdiğim detaylardan bahsetmek istedim. Eğer siz de Örümcek Adam'a sempati besliyorsanız oldukça eğleneceğiniz bir film olacaktır. Ha ayrıca şikayet edilen konulardan biri de fragmanlarda neredeyse bütün filmin gösterildiği idi. Ben filmin hiçbir fragmanını izlemediğim için şanslıyım dffhdfk 

Ayrıca filmin bitiminde klasik marvel olaylarından biri olan ek sahnelerden iki tane bulunuyor. Eğer flme giderseniz film biter bitmez credit'i izlemeden salondan çıkmayın, o İKİ SAHNEYİ DE MUTLAKA İZLEYİN. Benim bugünlük diyeceklerim bu kadar. Bir daha görüşene kadar hepinize bol okumalı günler dilerim. 

11 Haziran 2017 Pazar

Alçak Haysiyet Yoksunu Nick ve Daha Fazlası

Herkese merhaba sevgili kitap dostları! En son gönderimde bir sonraki yazımın Kitap Fuarı Part 2 olacağını söylemiştim ama bu yazı maalesef onun hakkında olmayacak çünkü ben bu post'u girene kadar fuar çoktan bitti dsjhdh Sözde fuara ikinci kez gidip bir daha alışveriş yapacaktım da indirimleri daha dikkatli inceleyecektim de bir de kitap önerip bloga yazacaktım. Aileme de 4 senedir mezun olacağımı söylüyorum çok da şey yapmamak lazım tabii ki.
Şimdi esas konuya girmeden önce -ki esas konunun ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok, canım sıkıldı birkaç satır bir şey yazayım diye girdim blog'a- bir şeyler söylemek istiyorum.
Biliyorsunuz, en son 500 sayfalık destan niteliğinde İzmir Kitap Fuarı post'u girdim ve bu kitap fuarı etiketini aratarak bloga sadece 1 kişi girmiş jdfhfd
O kişi her kimse eğer gerçekten canı gönülden bana ulaşmasını istiyorum, çünkü o 1 kişi beni bu post'u yazmama yüreklendirdi. Gönderilerimin 1 kişi tarafından bile okunduğunu bilmek yazma şevkimi arttırdı! Yazılarımın 1 kişiye bile ulaşması yeter be. İyi ki varsın, iyi ki bloguma girdin o isimsiz 1 kişi fjhfdh
Bir de geçen gönderiye bir sürü etiket koydum insan en az bir iki etiketi aratıp da girmez mi ya? 27 kişi okumuş yazıyı sadece fdshdf Ulan bir de bizim millet genelde resimli büyük yazılı falan şeyleri okumayı seviyor diye gönderiye bir sürü resim koydum. Artık en son bloga bir iki ziyaretçi gelsin şu postlar okunsun diye gönderilere instagram hilesi, takipçi kasma gibi etiketler koycam bu işin böyle olacağı yok.

Kitap Fuarı gönderisinden bu ara okuma yönünden çok verimli günler geçirdim. Baya bir kitap okudum. Okuduklarımın bir iki tanesi hariç neredeyse hepsi muhteşemdi hatta. 2017'de bu güne kadar okumak için seçtiğim kitapların neredeyse hiçbiri beni hayal kırıklığına uğratmadı o bakımdan oldukça mutluyum. Şimdi de en çok sevdiğim ve aklımda kalan o iki kitaptan ve beni gerçekten öööhh çok pis sıkan o lanet kitaptan bahsedeceğim.


Aklımda en çok kalan o muhteşem kitapların başında ilk sırayı Gone Girl by Gillian Flynn alıyor. Kitabın popülaritesinin oldukça yüksek olduğu zamanlarda bu kitabı alanların çoğu "bu ne yaa okurken çok sıkıldım yarım bıraktım hiç polisiye değil olmamış pff" gibi yorumlar yapıyordu. Ben de herkesin yorumlarından etkilenen katıksız bir geri zekalı olduğum için kitaba karşı baya ön yargı beslemiştim, alıp okumak hiç içimden gelmemişti. Kısmet 3 sene sonrasınaymış dhdfh KİTAP MUHTEŞEM SEVGİLİ KİTAP DOSTLARI. BU SENE OKUDUĞUM EN İYİ KİTAPLAR ARASINDA İLK ÜÇE ÇOK RAHAT GİRER. Benim bu kitabı bu kadar çok sevmemi sağlayan en önemli şey yazarın iki ana karakter olan Nick ve Amy'yi bu kadar güzel anlatmasıydı. Kitabı okurken hem Nick'e hem Amy'e hak verdim çünkü yazar taraf tutmanıza neredeyse hiç izin vermiyor. Bir kadın olarak hem "kadın beyni" hem de "erkek beyni" ile düşünüp yazması en çok hoşuma giden şey oldu. Gelişen olaylardan ziyade ben karakterlerin kendi iç dünyalarını ve kendileriyle hesaplaşmalarını severek okudum. Fakat söylemeden geçmeyeyim eğer kitaba oh bee sonunda Sherlock Holmes ya da Dave Gurney tarzı bir şeyler okuyacağım beklentisiyle başlarsanız hayal kırıklığına uğrarsınız. Öyle başlamayın ALIN OKUYUN BU KİTABI BE fgfhj He bir de kitabın filmi var söylemeyi unuttum. Ben filmi izlemedim, genelde okuduğum şeyler aham şaham fantastik ögeler içermiyorsa karakterlerin kendi zihnimde oluşturduğum görünüşle kalmasını seviyorum. Ama yazı öbür türlü wikiliks belgeleri gibi kalıyor o yüzden aşağıya filmden bir gif koyayım bari fdjhfdh


Sen çok alçak bir adamsın Nick. İnsanlara bel altı vuracak kadar alçak. Senin akıl hocalarını da biliyorum ben. Senin akıl hocaların kendi karısının çektiği... jdfhfdhjhfd


Bu kadar güzel bir kitap okudum övdüm ya tamam şimdi başka bir tane kitabı yerden yere vurabilirim. Ve maalesef o şanssız kurbanım ise The DUFF by Kody Keplinger Ben bu kitabı tee 2 sene önce D&R'dan Zoe Sugg'ın Çevrimiçi Kız kitabıyla birlikte almıştım. İşte bu DUFF'ı okuyanların çoğu "aa süper tam gençlik kitabı çok eğlendim" falan diyordu GERÇEKTEN BU YORUM YAPAN İNSANLARI CİDDİYE ALMAMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENMEM LAZIM. 2 sene boyunca okumadım tabi dfjhdf Geçen gün kafama esti kitap, alıp okuyayım birkaç saate biter boş vaktim dolsun dedim dolmaz olaydı o boş vaktim keşke dfjhfdh Hayatımda bu kadar boş ee so what?? tarzı bir kitap okumamıştım uzun süredir. Belki kitabı 16-17 yaşlarımda okusam çok beğenirdim ama hakikaten yaş 30'a dayanırken (21 yaşındayım dfjfdh) böyle american teenage high school drama tarzı kitapları okumayı kafam hiç almıyormuş bunu fark ettim. Saçma sapan amerikan gençlik filmleri tarzı bir kitap. Genç beyinlere verilecek olan mesajı hiç anlamadım bence bir mesaj da yoktu dfjhfh Karakterin -adını bile unuttum- o tutarsız ergen tavırları hala aklımda. Ayrıca çoğu zaman yazarımız kadın olmasına rağmen cinsiyetçi bir tavır takınmış bu hiç hoşuma gitmedi. Gerçi 15-16 yaş arası american teenage'lere hitap eden çerezlik gençlik kitabından Margaret Atwood tavrı beklemem de benim hatam ama olsun dhgfdhj Kitabın bir de filmi var beni hiç şaşırtmadı. Kitabın Türkçe çevirisi de Pegasus Yayınları'na ait, bunca yerden yere vurmama karşın alıp okumak isterseniz kitabı buradan inceleyebilirsiniz. (vee bu gönderiden sonra kitap piyasadan toplatılır)

Filmin konusu kitaptan biraz farklıymış bu arada. Ek olarak Bella Thorne'un oynadığı bir karakter varmış. Güzel Rabbim rezilliğime bak üniversite bitecek ben hala gençlik dramaları peşinde yıllarımı ziyan ediyorum jdhfd


Yazı gittikçe destan halini alıyor o yüzden düşen çenemi biraz toparlayıp diğer beğendiğim o muhteşem kitaptan kısaca bahsedip yazıyı sonlandırmak istiyorum. Mayıs ayı içinde okuduğum muhteşem kitaplardan biri de Why Be Happy When You Could Be Normal? by Jeanette Winterson'dı. Bu kitabı kitap fuarı zamanında Sel Yayıncılık standından almıştım. İyi ki de almışım diyorum. Muhteşem bir yazarla tanıştım, muhteşem bir otobiyografi okudum, muhteşem bir dünyaya göz atma fırsatı elde edindim. Kitap dediğim gibi Jeanette Winterson'ın kendi hayatını ele alıyor. Bir insan kendi hayatını bu kadar güzel anlatabilir mi? Anlatabilirmiş. Okurken bir an bile sıkılmadım, iyi ki alıp okumuşum dediğim kitaplardan biri de bu işte. Eğer aldığım baskıyı incelemek isterseniz link şurada

“Books, for me, are a home. Books don’t make a home – they are one, in the sense that just as you do with a door, you open a book, and you go inside. Inside there is a different kind of time and a different kind of space.”

Satır aralarında kendini bulmak böyle bir şey olsa gerek işte.

Evet sevgili dostlar, yazım burada sonlanırken size sevgilerimi sunuyor, bol kitapla dolu günler geçirmenizi diliyor ve balkon konuşmama son veriyorum kvhdfjhf 
Edebiyatla kalın.









26 Nisan 2017 Çarşamba

Izmir Kitap Fuarı 2017

Herkese uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! Sezon finali vermiş uzun soluklu diziler gibi 2 aylık aradan sonra tekrar karşınızdayım. "Bundan sonra her hafta düzenli olarak yazıcam abi ya" dememin üstünden gene bir 2 ay geçmiş djhfdh Zaten kimse burayı okumuyordu, pek bir şey fark ettiğini sanmam.
Şimdi size 2 ay boyunca görüşmediğim süre zarfında neler yaptığımdan kısa kısa bahsetmek istiyorum bu yazımda.
HİÇBİR ŞEY YAPMADIM hdfhfd
Şaka bir yana ki keşke şaka yapıyor olsam, 2 aylık süre zarfında İzmir Kitap Fuarı dışında kendimi geliştirecek hiçbir aktiviteye katılmadım. Gerçekten İnstagram'a bakıyorum da siz harbiden yaşamayı baya seviyorsunuz ya sdjhdsh Sözüm tabii ki de bu kitap blogunu okuyan (bir çoğu benim zorumla okusa da) kültürlü, yeni şeyler öğrenmeye aç sevgili dostlarımdan dışarı. Bu azınlığı da kaybetmek istemiyorum jdhhfd
Ama gerçekten sormak istiyorum, bu kadar aktiviteyi yapacak zamanı ve en önemlisi parayı NASIL BULUYORSUNUZ, ACABA? jhdshsd Ne zaman baksam herkes bir yerde herkes bir şeyler yapıyor. O kadar çok "hikaye"niz var ki, o kadar çok bir şeyler yaptığınızı gösterme çabasındasınız ki, gerçekten hepinizden VÖÖEHH geldi. Şu hikayeleri bir yerlere atmak yerine bir kağıda ya da en basitinden bir blog sitesine yazsanız da biz okusak keşke be.. Belki o zaman hayatlarınız bizim için daha ilgi çekici hale gelebilir. Kitap yorumlamak için açtığım sitede sanal arkadaşlarıma serzenişte bulunduktan sonra sonunda kendimle ve kayda değer bu güzel Kitap Fuarıyla ilgili deneyimlerime geçebilirim.

Hafta sonu özel sebeplerden dolayı fuara katılamadım, Pazartesi gittiğim fuarın yazısını da üşengeçliğimden bugün yazıyorum. Tüm yazar dostlarım da fuarın açılışına benim katılımımı bekliyordu ya belirtmek istedim bu ayrıntıyı dfjhfdh
Pazartesi günü en sonunda çok sevdiğim 2 saz arkadaşımla beraber fuarın tozunu attırmaya gittim. Kısıtlı bir param olduğu için attırdığım toz miktarı da baya azdı ama olsun önemli olan orada bulunmak jfhfdh Şimdi bakın söylemeden geçmeyeceğim ben bu yayın evlerini kaç yazıdır övüyorum kitaplarına baya para bayılıyorum karşılığında sana bedava kitap gönderelim yorumla sponsor olalım  diyen tek bir insan evladı yok, o yüzden hiç de övmeyeceğim sizi valla artık her şey karşılıklı jdhfdh BU FUARDA İNDİRİMLER HİÇBİR ŞEKİLDE TATMİN EDİCİ DEĞİLDİ. Bir iki yayın evinden sponsorluk aldıktan sonra bu yazı kendi kendini imha edecektir.. dfjhdfhdf En iyisi sululuğu bırakayım ve neler aldığıma göz atalım isterseniz.

Yayınevlerinin bulunduğu salonda paramı hunharca tükettiğim için maalesef ki sahaflar kısmından herhangi bir kitap alamadım. Fakat bir kere daha gitmeyi düşünüyorum o zaman vaktimin büyük bir kısmını sahafların olduğu salona ayıracağım, çünkü dolandığım birkaç yerde şahane kitaplarla karşılaştım. Söylemeden geçmeyeyim sahafların olduğu bölümde 2. el kitaplar dışında bir de envai çeşit kartpostal ve ayraç vardı. Ben bu bakmaya doyamadığım birbirinden güzel 3 ayracı Gezgin Sahaf'tan tanesi 1 liraya aldım. O kadar çok farklı ayraç ve kartpostal vardı ki bu üçünde zor karar kıldım düşünün. Param kısıtlı olduğu için stanttaki kitaplara göz gezdiremedim ama sizin de Gezgin Sahaf'a kesinlikle uğramanızı, en azından ayraçlara bir göz gezdirmenizi isterim. Bir daha gittiğimde birkaç tane daha almayı düşünüyorum çünkü ayraçlar ve kartpostallar oldukça kaliteliydi 1 lira fiyat bile değil. 



Sevgili kitap severler ve özellikle Virginia Woolf okumaktan zevk alanlar, kitap fuarına gittiğiniz zaman kesinlikle ve kesinlikle KIRMIZIKEDİ YAYINEVİ'ne uğramadan GEÇMEYİN. Çünkü Pazartesi günü gittiğimde şahane bir indirimle karşılaştım. Virginia Woolf'un 6 Kitaplık setini 120 TL'den 60 TL'ye düşürmüşler. İçinde Mrs. Dalloway'den tutun Dalgalar'a, Kendine Ait Bir Oda'dan Orlando'ya kadar birbirinden güzel kitapları vardı. Ben Mrs. Dalloway'i çok daha önce İletişim Yayınları'ndan almıştım, Kendine Ait Bir Oda'yı da gene Kırmızı Kedi yayınlardan D&R'ın mağaza indirimi vasıtasıyla 10 TL'ye almıştım, iki kitabı da zaten elimde bulunduğu için set halinde almam biraz garip kalacaktı. Ama stantta görevli kız o kadar tatlıydı ki bana elimde olmayan kitapları alırsam gene aynı fiyattan indirim yapabileceğini söyledi, ama burası baktığım son yayınevi olunca ve bu yüzden de beş kuruş param kalmayınca bir tek bu güzelliği alabildim. Kitabın orijinal fiyatı 17 TL ben 12TL'ye aldım. Çeviri kaliteli, yayınevi kaliteli, Virginia Woolf muhteşem, indirim şahane daha ne beklenir ki? Gidin ve mutlaka birkaç kitabını edinin derim. 


Gece ateşim gündüz güneşim taptığım ilk aşk'sın Virginia Woolf... Bu günceyi alıp okuma fikri uzun süredir aklımdaydı fakat internetten kitap alışverişi yaparken bu kitabı sepete eklemeyi sürekli ya unutuyor ya erteliyordum ta ki fuara gidene kadar. Fuarda İletişim Yayınları'na uğradığım zaman kafamda ZINK diye bir şimşek çaktı ve bu kitabı görünce hemen aldım. Mrs. Dalloway'i de İletişim Yayınlarından almıştım, ek olarak Orlando'yu da alacaktım fakat sonra vazgeçtim. Amaan Orlando'yu da Kırmızı Kedi'den alıveririm, iki İletişim Yayınevi iki Kırmızı Kedi Yayınevi çevirisi elimin altında olur dedim. İyi ki öyle yapmışım! Bir Yazarın Güncesi Virginia Woolf'un Kırmızı Kedi set kitap kampanyasında zaten yoktu, değişik baskılı birçok Woolf kitabım oldu. Bir Yazarın Güncesi kitabının orijinal fiyatı 29 TL eğer ki yanlış hatırlamıyorsam ben 23-24 TL gibi bir fiyata aldım. 

Süpppper iyi günler! Mark Haddon'ın kalemiyle ilk olarak canım okulumun canım İngiliz Edebiyatı dersinde tanışmıştım. Finalde hoca bizi kendisinin The Curious Incident of The Dog in the Night-Time kitabından sorumlu tutmuştu. (Türkçesi Süper İyi Günler, ikinci bir eternal sunshine vak'ası hdsjhds) O kitabı okurken aşırı keyif almıştım, kitabın türkçesi gene İş Bankası Yayınları çevirisiydi. İkinci kitabı A Spot of Bother'ı yani türkçesiyle Ufak Bir Sıkıntı'yı da Pazartesi günü fuar standında görünce OHA BU NE ZAMAN ÇEVRİLDİ diye kısa bir şok yaşadım ve ardından hemen kitaba yapıştım. Şu an bu kitabı okumaktayım, bu kitap ilk kitabına kıyasla biraz daha kalın ama Mark Haddon'ın benim nazarımda o kadar basit ve mizahi bir anlatımı var ki yüzlerce sayfa bir şeyler anlatsa da keyifle okutuyor kendisini. Bu kitabın orijinal fiyatı 26 TL, ben kaça aldığımı maalesef hatırlamıyorum djhfdh Fuarda İş Bankası Yayınları bölümüne uğrarsanız  kitaba bir bakın, fiyatını sorun derim.


Seray Şahiner. Kendisine burada sayfalarca methiye dizsem yetmeyecek. Arkadaşlarım, özellikle kadın arkadaşlarım, kitaplığınızda Seray Şahiner bulundurun. Alın okuyun okutun. Ben kendisini Twitter yoluyla tanıdım, iyi ki de kalemiyle tanışma fırsatı yakalamışım diyorum. Seray Şahiner'in kitapları hakkında geniş bir blog yazısı yazmak çoktandır aklımda ama elimde bir tek Hanımların Dikkatine isimli kitabı eksik. Fuarda Reklamı Atla kitabını görünce direk ben de atladım dfhfdh o yüzden diğer kitaba bakmak hiç aklıma gelmedi. Kendisinin Türkiye ve Türkiye'de Kadın konuları üzerine çarpıcı eleştiriler barındıran öyküleri var. Seray Şahiner'i okurken mutlaka bir sayfasında kendinizle ya da tanıdığınız herhangi bir diğer Türk Kadınının tanıdık bir yüzüyle karşılaşıyorsunuz. Bazı "gerçekleri" bize bazen ince mizahıyla bazen en sert şekliyle o kadar güzel yansıtıyor ki, kim olduğunuzun neyin içinde yaşamaya "çalıştığınızın" farkına çok güzel varıyorsunuz. Dediğim gibi, eğer ki Türkiye'de yaşayan bir kadınsanız, mutlaka bir kitabını ya da bir öyküsünü okuyun, aynı öykülerinden sahnelenen oyunlarını izlemeden geçmeyin. Bütün kitapları Can Yayınları tarafından basılmış, diğer 3 kitabı daha önce satın aldığım için şimdilik sadece bu kitabı aldım. Orijinal fiyatı 18 TL fuar fiyatı 12TL civarıydı. Fuarda Can Yayınları standına uğrarsanız, ellerinde mevcutsa ek olarak Seray Şahiner'in Antabus ya da Gelin Başı kitaplarına da göz atmanızı öneririm.



Bir günlük fuar maceram maalesef ki paramın bitmesiyle 4 kitap 3 ayraç ile son buldu dfhfdh Fuara bir daha gittiğim zaman aklımda birkaç kitap daha var onları da alacağım. Eğer üşenmez ya da yazmayı unutmazsam diğer kitaplardan da bir sonraki blog yazımda bahsederim. İzmir'de yaşıyorsanız ya da yolunuz fuar günleri İzmir'e düşmüşse mutlaka Kitap Fuarı'na gidip bir göz atmanızı, kitaplarla dolu o ortamın tadını tatmanızı isterim. Bir sonraki görüşmemize kadar kitapla, edebiyatla kalın. Bol okumalı günler dilerim.

21 Şubat 2017 Salı

Bom Bidi Bom / Fifty Shades Darker Film Incelemesi

Herkese tekrar merhaba sanata, edebiyata aşık dostlar. Mügeri Civaoğlu ile Şeffaf Oda'ya hoş geldiniz. Bugün çok değerli konuklarım Dakota Johnson ve Jamie Dornan ile beraber yeni filmlerini tartışacağız jshdfh Yazı SPOILER içerir mi hiçbir fikrim yok ama kesin ağzımdan bir şeyler kaçırırım ben 3. kitapla ilgili onu göz önüne alarak okursanız sevinirim.

Size daha önceki yazımda söylediğim gibi (çok okudunuz ya önceki yazıyı da 36 tıklanma ne be sdjhsdh) bu akşam Fifty Shades serisinin ikinci kitabı ve aynı zamanda ikinci filmi olan Fifty Shades Darker'ın incelemesini yapacağım. Kendisi çok sanat dolu, anlaşılması zor, sübliminal mesajlar ile bezenmiş derin bir film olduğu için tabii ki de hemen bu filmi izleyip değerli bloguma yorumuna girmeliyim dedim ve işte karşınızdayım.
Fark ettim ki geçen blog yazım aynı ders kitabı gibi olmuş bu yüzden bu yazıyı filmden çeşitli replikler ve giflerle destekleyeceğim. Fakat Jamie Dornan'ın kaslı görüntüleri bu yazıda yer almayacaktır bu beklentiyle girip yazıyı okuyacak olanlar derhal bu profilden ayrılsın. Burası kitaplarla, sanatla bezeli nezih bir blogtur djhhddfs yoo tabii ki de Jamie Dornan telefon arka planım değil. Hazırsanız başlıyoruz.


Geçen filmden bildiğiniz üzere Anastasia hanım kızımız poposuna şıpıdıkları yedikten sonra Christian'a ben bunu gururuma yediremem, senle ilişkimize artık bir son vermeliyiz havasında bir şekilde ayrılık konuşması yapmış ve ilişkilerini sonlandırmıştı.

Filmimiz bundan sonrasıyla, Christian'ın Ana'ya gönderdiği çiçek sahnesiyle başlıyor. Filmin başında Anastasia çiçeği önce atacak gibi oluyor ama sonra vazgeçiyor, mutfağa koyuyor falan fhdfhfd Bu sahneden anladığımız tabii ki de Ana'nın Christian'ı kafasında bitirmediği, bir whatsapp mesajı ile döneceği şeklinde oluyor ve zaten dönüyor da. Barışacakları ilk dakikadan belli bir de triplere girmiş. Birinden vazgeçip sonrasında kendisine geri dönme hızım temsili değil jddfjhdfh 

Gerçekten Anastasia Steele ve film boyunca girdiği tripler için ayrı bir blog yazısı yazabilirim. Dakota Johnson'ı çok çok çok sevip beğenmeme rağmen yemin ederim ki bir insan bu kadar Anastasia Steele olamazdı. Görünüş olarak kesinlikle kafamdaki resme çok uygun bulsam da aynı şekilde kafamda yarattığım o "fikirleri güçlü" Anastasia Steele'i maalesef ikinci filmde de göremedim. Aynı şey Christian Grey karakteri için de geçerli. Tip olarak Jamie Dornan ne kadar Christian Grey olabilecekse davranış bakımından bir o kadar Christian Grey olmaktan eksikti. Bunun kesinlikle Jamie Dornan'ın oyunculuk yeteneğindeki yetersizlikten kaynaklandığını düşünmüyorum ama. Jamie'yi çok eskiden beri tanırım diye devam ediyormuşum kdhdhsd Bence tamamen sex always sells düşüncesiyle yapılıp aceleye getirilmiş bir ara film izledik. Bu yüzden karakterlerin iç dünyalarını, Anastasia'nın kendi kendine kafasında konuştuklarını ya da bize yansıttığı o Christian Grey'i göremedik. 2 sene sürdü bu filmin çekimleri bir de nasıl bu kadar aceleye getirdiniz bilmiyorum artık 2 sene yatıp son iki hafta kala mı çektiniz bütün sahneleri naptınız Allah'ın cezaları gitti 18 liram fhdfhsd 


En basiti dediklerime şu sahneden örnek verelim. Bu sahnede arka fonda yemin ederim Badem-Sen Ağlama çalsa daha duygusal bir şeyler ortaya çıkardı yani. 
Misal bu kısımda Christian Grey bir anda şaps diye yere çöktü ya ben o an içimden filmin sonunu bekleyemeden gitti dağ gibi adam dedim valla. Bu Ana'nın triplerine vallahi yürek dayanmaz, ben bile bezdim be fdhfhfd Söylemeden geçmeyim bu sahne öncesi hanım kızımız Sia-Helium eşliğinde New York sokaklarında bir güzel dolaştı tabii. Gene Christian'dan ayrılmaya karar vermişti çünkü. Kendisinin film boyunca düzenli olarak yaptığı birinci şey Christian'a oynak oynak tavırlarla iş atmak, ikincisi ise bir anda triplere girip Christian ben artık yapamıyorum... tarzı düşüncelere girip alıp başını gitmesi jhdfhdf 

Sorarım sana Mrs. Steele; sen bu adamın ne olduğunu zaten biliyordun, ulan ilk filmde adam sana yasa tasarısı gibi maddeler sundu da tamam dedin, şimdi film boyunca girdiğin bu trip neyin tribi? Her neyse, bu sahne kitapta beni en çok etkileyen sahnelerden biri olmuştu çünkü dört yanı duvarlar örülü Christian kendini ilk defa Ana'ya karşı bu kadar açıyordu. Ama tabii ki filmde bu sahne -bence- aşırı derecede aceleye getirilmişti. Naptınız bu sahneyi son 5 dakika kala mı çektiniz bilmiyorum ama gerçekten tüyleri en çok diken diken etmesi gereken tek sahne buydu. Sanki çok dram yüklü mesaj içerikli bir filmdi de tüyleri diken diken etmesini bekliyorum ben de fjdhfdh


Şu sahnede ise beğendiğim tek şey bir anda giren I Don't Wanna Live Forever şarkısıydı. Gerçekten filmin soundtracklerine diyecek hiçbir şeyim yok, tek kelime ile şahaneydi. Zaten bütün filmde beğendiğim tek nokta bir anda çalan şarkıların o an'a sağladığı uyumdu. Anastasia'nın mutluluğu bak, keyifler tıkırda tabii ooh, arkada Christian önde masmavi deniz daha ne istersin acaba suratsız kadın fjhfhdf Bir de demez mi sürekli I don't need your money diye. Resmen bu söz kadınlar tarafından tepki toplamamak için sürekli tekrar edilen, alttan alttan iteklenen ama kör göze sokulan mesajdı. Film boyunca davranışlarıyla söylediği sözler birbirini desteklemeyince doğal olarak ekrana karşı büyük bir göz devirme de ben yapmış oldum. 



Vee sürpriiz! İşte dizide bana verilen ufak rol... dhhdf Christian'ın manyak belalısı stalker kız olarak ufak bir sahnem var. Bizden olsa olsa bu olur işte dfhjfdh Christian'la Anastasia barıştıktan sonra paranormal activity gibi bunlar uyurken bir anda yatak odalarında beliriyor falan tövbe yarabbim evlerden ırak. Sonrası bu manyak iyice coşup silah falan aldı az daha Anastasia'yı vuracaktı da Christian yetişti her zamanki gibi. Kırisçınımız manyak stalker'ı yetenek sizsiniz'e katılan köpekler gibi el hareketleriyle, komutlarıyla oturtup sakinleştirdi de Ana'yı ölümden kurtardı fdjhdfh Anastasia tabii ki her zamanki gibi triplerde, o kıza nasıl davrandığını gördüm ben böyle olamam falan diyor. Her fırsatta sevgilisini ayrılıkla tehdit eden kızlar gibi sürekli gözleri uzaklara dalıyo falan, sonra Christian buna iki güzel laf ediyor bizimki anında tav oluyor tabii ki. Ah Anastasia sen yok musun sen fdhjfh Tam ayrılacaklar derken hop bunları yatakta buluyoruz.




Bu da kezbansvevo'nun muhteşem deyimiyle Suzan Avcı kılıklı Elena kdhfdhkfd Gerçekten bu kadın ve olayı hakkında ayrı bir blog yazısı çıkar. Gene kitapta anlatılan Elena ve bize sunulan Elena farkı dhdh Sırf birkaç sahne doldurulsun diye koyulmuş bence. Bu kadın kitabın yazarının bir yakını falan mı acaba da ayıp olmasın diye oynattılar kadını? Niye geldi, niye oynadı hiçbir fikrim yok. Ana'nın şu kadının suratına bir anda içkiyi fırlatması ise Buca'lı olduğumdan mütevellit filmde beğendiğim sayılı sahnelerdendi dkhdshds Keşke saç saça kavga etselerdi de o sıra Christian'ın anası ayıraydı bunları. Sonra Christian'a; Chrisciğim, Anastasia ailemize uygun bir kız değil, anası yaşında koca kadını dövüyor bu yakında beni de döver falan deseydi jdhdhf Of star tv beni affet dizisine çevirdim filmi iki dakikada.
Bu Elena denen kadının olayı da zaten olmadık yerlerde ortaya çıkıp Ana'ya Christian sana göre değil, aşk adamı değil o, onu ben adam ettim de bu hallere getirdim demeleriydi. Tabi Christian sonra kadına "You taught me how to fuck. She taught me how to love." falan diyor da mevzu kapanıyor. Salak Anastasia'da içten içe kadına kurulsa da şaşırılacak bir şekilde Christian'a karşı triplere pek girmedi aksine kadına kafa tuttu falan, fırlatıverdi içkiyi üzerine fdjhfhd 
Kız tuvalette rujunu sürüyor, bu cinli gelip bi anda çıkıyo karşısına tövbe yarabbim az bile yaptı bence. Ben olsam sen işine baksana gelmişsin 50 yaşına be kadın torun torbaya karışacağına peşimizde dolanıyon hem Christian bana çok aşık bir kere evlencez biz falan derdim kesin dskhdsh Allah biliyor da vermiyor kimilerine işte...



Bir de filmde hoşuma giden detaylardan biri şu dağ gibi adamı Anastasia'nın lisesi aşık pozisyonuna sokmasıydı. Christian toplantıda milyonlarla oynuyor bizim kız mesaj atıyor diyor ki biz patronulan iş için New York'a gideceğiz bebişim haberin olsun. Ulan koskoca şirket ceo'su adamı bile toplantıda mesajlarınla çileden çıkarttın ya helal olsun Anastasia reis parti kur oy verelim jdhfh Bir de yolda yürürken mesajlaşıyorlar falan fdjhfdh Ulan bizim en fazla şimdi bindim canım eve gidince yazarım :) dan öteye gitmiyo be ne diyim helal olsun dfhjfdh İşte şirket ceo'su da olsan, her eyalette en az 5 evin olsa da napıyosunn :) yazınca o mesaja cevap vereceksin Christian Grey efendi.

Sosyal mesajları da verdiğimize göre yavaş yavaş filmin sonuna gelebilirim. Fark ettiyseniz sanki çok tatlı bir aşk filmi gibi anlattım ama tabii ki neler döndüğünü herkes biliyor fdhfdh gidin izleyin çok meraklıysanız be bi de giflerini mi koyayım buraya. 

,

Şu sahne de anlam veremediğim garip sahnelerden biriydi. Sabah uyanıyorlar Anastasia bir bakıyor ki Christian yerinde yok, sonra evde odalarda dolanırken görüyo adam havaya dikelmiş spor yapıyo falan dhhdf Christian kapıyı da açık bırakmış Ana gelsin görsün diye. Ana da bunu cıbıldak görmeye dünden razı zaten, napsam da adamı yoldan çıkarsam diye düşünüp durdu film boyunca. Christian Grey'e bak basmışım amino asidi taş gibiyim der gibi şekillerde o da ndjhfdh Ulan hepiniz aynısınız be. 

Bir de sorarım sana sayın Anastasia Steele; çıplak bir vaziyette balkondan dışarı bakma eylemini bir de Buca'da uygulasana gerçekten sonuçlarını çok merak ediyorum jfhfhd Adam orda kabus görüyo bu Anastasia anadan üryan vaziyette balkondan etrafı izliyo ne diyim ben sana artık. Hep bi trip hep bi mutsuzluk. Biz yapsak yan apartmanda Mücella teyze anneme sabahına haber uçurur kdfjdf  Annem görse ceket giy üzerine hava soğuk der öyle bi hayat işte bizimki de Anastasia Steele. 


Ve adamı ahtapot gibi sarıp sarmasından anlayacağımız üzere son kısma geldik. Naptı ne etti beş yüz ayrılık girişiminden sonra Christian'a yüzüğü taktırdı. Christian buna uyur uyanık vaziyette evlenme teklifi ediyor Anastasia da sabahına diyo ki dün kabus mu gördün bana bir şeyler dedin falan fjhdfh Kendi bile ihtimal vermiyo adamın bununla evleneceğine. Film boyunca tripten tribe gir bir de aldığı evlenme teklifine bak. Ulan biz olsak triplerini çekemem sanırım bitirmek en doğrusu falan diye mesaj alırız sabahına jfhdfh 

Atlayıp es geçtiğim detaylar tabii ki var, ama tek tek gif koymakla uğraşmayacağım. Bu Anastasia delisinin sapık patronu vardı mesela, kitapta Christian bu adamı dövüyo, filmde işi direk adamı Taylor görüyordu. Ana'ya yaptığından ötürü adamın işine son veriyor sadece Christian. Filmin sonunda da görüyoruz ki adam sanki çöpte yatmış gibi psikopat hale döndürmüşler rengi atmış kararmış djfhhdf  Elinde tuttuğu fotoğrafta Christian'ın kafası kül oluyo falan. İntikam için yanıp tutuşuyo, bir de manyak Elena var tabii yedi suratına içkiyi rahat bırakmaz bunları. İnşallah siz ikiniz yataktan çıkarsınız da bir iki olay görürüz belki 3. filmde ne diyelim. Allahın cezaları dfjhfdh mutlu çift görmeye tahammülüm yok.


Evet, muhteşem film yorumum buraya kadardı. Peki sence kitap mı film mi sorusuna cevabım kesinlikle kitap olacak. Gidip izlemenize hiç gerek yok çok saçma bi film fdjhfdh. Şu iki film de çıktığı için kitaplar yeniden movie-tie-edition olarak daha pahalı bir fiyata satılıyor o yüzden kitapları okumak isterseniz ikinci el kitapçılarda eski basımlarını çok daha uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Fakat okumasanız da olur pek bir şey kaybetmezsiniz dhjfdh Ben niye okudum bilmiyorum çünkü. Popüler kültürün adi köleleri olarak yaşayıp gidiyoruz işte. 

Bugünlük diyeceklerim bu kadar sevgili kitap dostlarım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın.








18 Şubat 2017 Cumartesi

İngilizce Dilinde Okuyabileceğiniz Kolay, Anlaşılabilir Kitaplar

HI GUYS!! Bonjour à tous! Olà a todos! Ve pff, size de merhaba sevgili kitap dostları sdhdgds
Her dilde farklı yayın yapan trt kanalı gibi giriş yapmamın sebebi tabii ki de blog yazımın ABD'den 8, Fransa'dan 7 ve Portekiz'den 4 giriş alması. Büyük ihtimal yanlışlıkla girdiler ama olsun jsdhsdh love u guys ;)) sdjhd
Blog'a Fransızca ve Portekizce bilen, Mügenur için hayrına çalışacak çevirmen alınacaktır, ee giren boş çıkmasın gördüğünüz üzere burası ulusal bir blog olma yolunda hızla ilerliyorr.. :)) sdjhdsjh

Son gönderiden çok olumlu dönüşler aldım, beni çok mutlu ettiniz :) falan diyerek bir giriş yapmayı ben de çok isterdim ama Twitter'dan yayınladığım linke sadece 19 kişi tıklamış. 4 kişinin de benim zorlamamla blogu okuduğunu düşünürsek teşekkürler, büyüyorum sizinle.. sdshdshd Aman yanlışlıkla tıklar okursunuz.

Kylie'lerin Kardashian'ların instagramında gezinip eski sevgililerinizin profillerini stalklayacağınıza açın iki kitap blogu okuyun be. Ortamlarda iki kelime edecek muhabbetiniz olsun. Ama yok yok, anca instagram'a temalı fotoğraflar atayım anca beğeni kasayım YALLAHHH yallah gidin bu blogtan şimdi de ben sizi istemiyorumm.. ckhfddf
Neyse bu blogu kitap yorumlamak için açtım gene birilerine saydırıyorum, büyük ihtimalle buraya yanlışlıkla giren birileri varsa da şu hakaretlerden sonra çıkmıştır. İnatla bu saçmalığı okumaya devam eden varsa zaten benim için çok değerlidir.. ;) <3 mfdhdfh

Millete saydırmam da bittiğine göre asıl konuya geçebiliriz. Sizle sonra hesaplaşacağız sdjhsjh Kitap okumayı hayatının bir parçası haline getirmiş, biraz da İngilizce bilen ya da yabancı dile az çok merakı olan çoğu kişide orijinal dilde kitap okuma sevdası var. Ben de bugün yapacak daha iyi başka bir işim olmadığı için size İngilizce Dilinde Okuyabileceğiniz Kolay, Anlaşılabilir Kitaplar tavsiyesi yapmaya karar verdim.

Bahsettiğim öyle A1 C1 seviyesi hikaye kitapları değil tabii ki. Zaten yabancı dilde kitap okumaya karar verdiyseniz bu tarz seviye içeren kitapları çoktan okumuş, kavramış olduğunuzu, daha fazlasını yani orijinal roman tarzı bir şeyler okumak istediğinizi düşünüyorum.

Okumak için seçeceğiniz tür, fikrimce yabancı dil seviyenizden sonra gelen en önemli ikinci etken. Benim okuduğum ilk İngilizce kitap, kitap bloggerları arasında neredeyse kült eser haline gelmiş, okumayanı dövdükleri Fangirl, Rainbow Rowell romanıydı. Kitap Young Adult-Contemporary yani daha çok gençlere hitaben yazılmış, basit anlatımlı, günümüz kategorisinde bir tür. Ki bence seçeceğiniz ilk İngilizce romanın bu tarzda olması hem sizin daha kolay okuyup anlamanızı hem de kitabın içine daha çabuk girmenizi kolaylaştırır.

Söylemeden geçmeyeyim hazır aklımdayken, kitap daha sonra Pegasus Yayınları tarafından Türkçeye çevrildi. Kitabın İngilizce basımını okuduktan sonra yav biz bir şey okuduk şingdi amma bir şeyler anlatıyor doğru mu anladım yanlış mı anladım ya da yok galiba ben hiçbir şey anlamadım diyecek olursanız kitabın Türkçe'sini de edinebilir merakınızı giderebilirsiniz sdkjdsh Türkçe edition'ı biraz pahalı tabii ki ikisi size yaklaşık 60 70 liraya falan patlar ama neyse ben sadece öneririm gerisine karışmam djhdssd

Amaa tabii ki de benim sizler için önereceğim ilk kitap Fangirl olmayacak çünkü burası farklı, özgün ve dobra bir blog.. ;) jshfdh İlk haftadan polemiklere girip elenen yarışmacılar gibi olmaz inşallah sonum dshgdsg

Neyse, benim size açık yüreklilikle, rahatlıkla önerebileceğim yazarların başında tabii ki ilk olarak Jenny Han geliyor. Şahsen To All the Boys I've Loved Before kitabı sizler için mükemmel bir başlangıç olabilir. Gerek anlatımındaki sadelik bakımından, gerekse konusu bakımından oldukça eğlenceli bir kitap. Konusundan bahsedip yazının iyice uzun bir hal almasını istemiyorum bu yüzden kitabın yabancı dilde detaylı bilgisine; şuradan ve türkçe tanıtım bilgisine şuradan ulaşabilirsiniz.

Daha sonrası için ise size önerebileceğim diğer kitaplar;

  • To All the Boys I've Loved Before serisi. Zaten anlayacağınız üzere başlangıç olarak okumanızı istediğim kitap aynı zamanda çok tatlış bir serinin de başlangıcı. Şu an sadece 2 kitabı basıldı. 3 kitap da eğer tarihi yeniden değişmezse Nisan 2017'de çıkacak. Ben serinin iki kitabını da www.arkadas.com.tr den temin ettim. Yabancı dilde yaptığım kitap alışverişleri için kesinlikle şiddetle önerebileceğim bir site. 2 siparişimde de herhangi bir sorun yaşamadım. Gayet hızlı sürede kitaplar elime geldi, hiçbir hasar yoktu. Fiyatları da oldukça uygun. Zaten şu an dolar biraz yüksek olduğu için illa alacam ben ingilizce roman okuyacam artık diyorsanız ithal kitapları internet sitelerinden temin etmeniz daha faydalı olur djhds İdefix ya da d&r da aynı şekilde ithal kitap satışı yapıyor ama gönderim süresi ya da hasar hakkında herhangi bir fikrim yok çünkü ben ikisinden de alışveriş yapmayı pek tercih etmiyorum. 
  • Jenny Han tarafından yazılmış bir diğer seri olan Summer serisi size önerebileceğim 2. seri. Bu 3 kitap da oldukça eğlenceli ve sade bir dille yazılmış. Kendisi benim all-the-time-favorites listemde ilk üçtedir zaten. Şahsen ben distopyalardan ya da fantastik şeylerden ziyade böyle cıvıl cıvıl güneşli yaz kitaplarını daha çok seviyorum. Ben kitabı bookdepository.com üzerinden temin ettim. Elime tam 1 ay içerisinde ulaştı. 3 kitap bir arada olan baskısını satın aldım ki kendisini incelemek isterseniz şu linkte bulabilirsiniz. Kitabın içeriği hakkında bilgiyi de tepede vermiştim zaten. Yanlış hatırlamıyorsam 3ü1arada edition'ına 60 küsur civarı bir fiyat ödedim, normalde ayrı ayrı her birini almak bana yaklaşık 90-95 liraya patlayacaktı. İyi ki de 3ü1arada olanı almışım diyorum çünkü kendisi kapağıyla her şeyiyle şahane. Zaten Penguin edition, olsun o kadar ;)) canım kitabım benim canım jsdhhsd En kısa sürede yurtdışı üzerinden kitap alışverişini de anlatıcam merak etmeyin bu blogta her şey konuşulacak herr şey dsjhdshj 
  • Fangirl - Eleanor and Park, Rainbow Rowell. Fangirl romanından yukarıda bahsetmiştim zaten. Eleanor and Park romanı da aynı şekilde basit bir anlatımı var. Konusuna değinmeyeceğim şu linkten gene aynı şekilde kitap hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Ben zamanında İzmir/Forum Bornova D&R mağazasından almıştım, İdefix üzerinden satışı var mı bir fikrim yok ama aynı şekilde bahsettiğim arkadas.com.tr deen de internet üzerinde temin edebilirsiniz. 
  • Love, Rosie aka Where Rainbows End, Cecelia Ahern. Gene contemporary romance tarzı yazılmış, sade anlatımlı bir kitap daha. Zaten bir önceki yazımda kitabın içeriği hakkında link vermiştim yeter gari her yazımda aynı şeyleri yazmayım sdjhdsh Şahsen bana göre Cecelia Ahern'in diğer kitapları da aynı şekilde basit dille yazılmış kitaplar. Eğer temin edebiliceke olursanız aynı şekilde artık kült haline gelmiş P.S I Love You  kitabını da okuyabilirsiniz. Zaten P.S I Love You kitabı da Türkçe'ye çevrildi, filmi zaten her 14 Şubat Kanal D'de bir kere yayınlanır buna rağmen filmi de izlemediyseniz yallah filmizle.com'a dsjhdh
Fark ettiyseniz çok uzun bir yazı oldu. Görüyorsunuz sizler için yapmayacağım şey yok sevgili kitap severler. Aman siz de yanlışlıkla okursunuz beni mutlu edersiniz falan aman hiç gerek yok ben yazarım size hayrına böyle sdkhsdkhsd  Her ne kadar bedava kitaplar almak için bu blogu açsam da seviyorum sizleri be ;)) jdsdjh inşallah bu kadar yıkama yağlamanın üzerine yollarsınız bir şeyler be hadi bakalım göreyim sizi sdjhdsjh 

Ayrıca gitmeden ekleyeyim, bir sonraki yazım Fifty Shades Darker incelemesi üzerine olacak. Kitap ve film arasındaki ufak nüanslara da değineceğim. Nüans deyince de böyle çok edebi bir şey gibi oldu ama yazı gelince rezilliği görürsünüz sdkjdsh Bir de Jamie Dornan, seni hep sevdim unutma ;)) Neyse yazı her zamanki gibi gene iyice saçma sapan bir yere gitmeye başladı, ilk haftadan elenen yarışmacı gibi herkese selam yollamaya başladım sanırım artık noktalamam gerek. 
Siz de bunca yazının üzerine artık mekan mekan snap atmayıp bir iki kitap okursunuz inşallah sdjhdhs 
İyi hafta sonları dilerim hepinize. Kitapla, edebiyatla kalın.

11 Şubat 2017 Cumartesi

Reklamlar, kısa bi ara

Herkese tekrar iyi günler sevgili kitap dostlarım. Büyük ihtimalle bu bloga benden başka kimse bakmıyor ama inatla yazmaya devam ediyorum jdhkjdh bizdeki de böyle bir okuma-yazma aşkı işte.
Bu sefer kesin düzenli olarak her gün yazıcam diyip yaklaşık 8 aydır yüzüne bakmadığım blogumda bugün size görüşmediğimiz süre zarfında neler yaptığımdan bahsetmek isterdim ama elle tutulur hiçbir şey yapmadığımı fark ettim dffds bu yüzden en iyisi son zamanlar film-kitap-müzik favorilerimden, ara ara yaptığım küçük kitap alışverişlerinden bahsedeyim bari.

Bilindiği üzere şu sıralar popüler yayınevleri Dünya Klasikleri'ni yeni çeviriler ve yeni kapaklarla yeniden basıyor. Açıkçası benim içlerinden en çok beğendiklerim İthaki Yayınları'nın yeni baskıları oldu. Gerek basılan kitapların içeriği açısından gerekse kaliteli çeviri açısınan şu sıralar favori yayınevim kesinlikle İthaki Yayınları. (ithaki yayınlarından hiçbir şekilde reklam almadım ama umarım bu kadar güzellemeye bana sponsor olup incelemem için bedava kitap yollarlar)

Young adult contemporary okumaya kendi çapımda bir süredir ara verdiğim için internet sitelerinden uzun süredir kitap alışverişi yapmıyordum. Çünkü indirime giren kitaplar maalesef ki genelde bu tür oluyor. Ama geçen gün 14 Şubat dolayısıyla okuoku.com'un İthaki klasiklerini 10 tl'ye düşürdüğünü görünce bu bana internetten yeniden kitap alışverişi yapmam için bir işaret dedim ve şahane 3 kitap aldım.

Ek olarak Goethe'nin Faust ve Emily Bronte'in Uğultulu Tepeler romanı da 9,90'dı ama öncesinde d&r'dan Uğultulu Tepeler'i maalesef ki 28 TL'ye aldığım için kendisini sepete eklemedim. Faust'un da Bordo Siyah Yayınevi baskısı elimde var, onu da zamanında ikinci el kitap satan bir dükkandan 5 tl gibi komik bir fiyata almıştım, almancasını ya da ingilizcesini okumadım ama çevirisi gayet kaliteli, arka kapağında öyle yazıyor en azından jsdjgds beğenmeyen gitsin 5 lira fazla verip ithaki baskısını alsın hazır indirimdeyken.

Her neyse bu süre zarfında büyük bir hata da yapmadım değil. Evet üst üste iki kere Elif Şafak okudum. Ama Havva'nın Üç Kızı'nı garip bir şekilde beğendim. Tam beğendim de denilmez aslında sadece birkaç değindiği nokta hoşuma gitti. Bi sekiz ay sonra da onun yorumunu girerim artık dsjhdsjhsd

Tolstoy'un Anna Karenina adlı romanına yaklaşık 75. kez yeniden başladım, güzel gidiyomuş aslında niye yarıda bıraktım ki diye düşünürken de 10 kilo olduğu için kitabı sürekli yanımda taşıyamadığım için bıraktığımın farkına vardım. Gerçekten şu kitabı 2 3 cilt haline bölüp satma imkanınız yok mu sevgili İş Bankası Yayınları? Umarım siz de bu yazıyı okur ve bana kitap yollarsınız.. bu blogu yazma amacım tamamen yayınevlerinden bedava kitaplar almaktır ksdjkhdskh 

Bu arada madem bu kadar iğrenç ve reklam dolu bi blog yazısı oldu işleri iyice çirkinleştirmek istiyorum, uzun süredir favorim olan Narnia Günlükleri İş Bankası Yayınları 7 Kitap Bir Arada basımı elinde olan biri varsa gerçekten bana ulaşsın, İş Bankası Yayınları sen de bu yazıya bir yerde denk gelirsen gerçekten o kitabı yeniden basıma koymanı istiyorum dsjhds bedava yollasan da olur genç bir kızın hayalleri söz konusu jxhjhfd

Yaklaşık 2 sene önce gene bu blog üzerinden kitabını yorumladığım Love, Rosie filmini 30. defa yeniden izledim. Ve üzerine daha güzel bir film izleyene kadar son zamanlar film favorim kesinlikle BU. Ayrıca bu denli sevdiğim bir kitabın yorumunu niye blogumdan sildiğim hakkında hiçbir fikrim yok jdshdsjh. Yazın instagram'da denk geldim, Pegasus Yayınları Love, Rosie romanını Türkçeye çevirmiş, incelemek isteyen varsa şuraya tıklayabilir.

Müzik ve dizi favorilerimden de bahsedecektim ama sıkıldığım için yazıyı burada noktalıyorum sdkhdsh devamını bir ara getiririm. Güzel bir haber verip bu saçma yazıyı noktalamak istiyorum değerli saz arkadaşım, yazar dostum Deniz ile en kısa zamanda kısa bir söyleşi yolda. Kendisinin yazılarına da şuradan ulaşabilirsiniz.

En kısa zamanda görüşmek üzere sevgili kitap dostları, bol okumalı bir haftasonu dilerim hepinize.